26 Aralık 2013 Perşembe

Dostluk Uzerine Bir Film

Gecen gun, gecenin bir yarisi uyanan, ve uyanmakla kalmayip ustune oyun oynamak isteyen Sarp'i tekrar uykulu haline getirmek icin cok ugrastim. Tabii bu arada benim uyku da kacmis oldu. Yakiniyorum zannetmeyin, ben her halini seviyorum keratanin, anlatmak istedigim baska seyler :)

Neyse madem gecenin bir vakti ayaktayim, soyle televizyonda ne var diye bakarken, daha onceden bir ucak yolculugunda izleyip cok begendigim "Stand Up Guys" filmine rastladim. Ve tereddutsuz tekrar izlemeye koyuldum. Super super bir film, IMDB'de neden 6.5 yildiz almis anlamadim. Suprizli , vurdulu, kirdili olmadigi icin belki de... Neyse ben neden cok sevdim derseniz, kisaca ozetleyecegim izninizle...


Bu arada bastan soyleyeyim, filmden bazi seyler (spoiler alert) analtacagim. Sonra problem olmasin. Gerci bu tutumu da anlayabilmis degilim, bir filmi sadece sonu icin mi izliyorsunuz, arada gecen olaylar, muzikler,  oyunculuk, karakterlerin gelisimi hic onemli degil mi. Neyse benim gibi dusunenler ve daha once izlemis olanlar icin gelsin bu yazim.

Film Val'in (Al Pacino) bilmem kac yil sonra hapishaneden cikmasi ile basliyor. Onu karsilamaya gelen kadim dostu Doc (Christopher Walken) ise icinde bir sikinti veya ikircikli bir halde... Ve daha sonra bir bakim evinden kaciracaklari ucuncu dostlari ve ayni zamanda da yillar once yaptiklari islerde driver olan Hirsch (Alan Arkin) ile cete tamamlaniyor. Bu uclu sadece 1 gun geciriyorlar, yani film sadece 1 gunu anlatiyor. Doc'in sorunu ne, Val ne istiyor, Hirsch nasil oluyor, hepsini bir gecede goruyoruz :) Bazi kisimlari gercekten uzak, abarti buldum. Sonunu pek begenmedim. Ama ozellikle (genelde yardimci rollerde oynayan) Christopher Walken'in muthis oyunculugu ve cool tavirlari superdi. 

Peki, bu filmi neden bu kadar cok sevdin derseniz. Oncelikle yillar suren boyle bir dostlugu kim istemez. Aralarinda ne bir cekisme, ne de bir catisma var. Tum sirlarin hic cekinmeden, rahatca soylenebilmesi hatta soylenmesine bile gerek olmadan anlasilmasi. Oyle buyuk sevgi gosterileri olmaksizin, iclerindeki sevgiyi hissettirebilmeleri. Yani beni asil etkileyen ve uzerine yazi yazdiran filmin senaryosu, sonu, muzigi, oyunculuklarindan ziyade, hissettirdigi o dostluk havasi... Tamam, tamam o hava az once bahsettigim unsurlar bir araya geldigi icin olusmus ama resmen icimde yer etti bu film.

Dostluk nedir, tarifi varmidir. Sozluk anlamindan bahsetmiyorum, bir arkadasin ne zaman dostun olmaya baslar. Nasil olcersin, olcmeye gerek var mi ki... Birisine dost olmaya calisamazsin, ya da sokaklarda dost arayamazsin heralde... Bir insanin hayatta kac tane dostu olabilir, senin kac tane dostum diyebilecegin kisi var cevrende. Yani zor bulunur, tam olarak tanimlayamadigin icin de arayamadigin, kendiliginden olan, icten gelen bir durum galiba... (Simdi aklima geldi de, Ingilzce'de bunun karsiligi var mi mesela, buddy falan tam olarak yerini tutmuyor sanki...)

Ne diyeyim, umarim dostlarimizi tez zamanda buluruz ya da bulduklarimizin kiymetini biliriz. Ve kurdugumuz dostluklar da bu filmdeki kadar uzun soluklu, karsiliksiz ve saf olur... Amin...

9 Aralık 2013 Pazartesi

eTohum Oyun Gelistiricileri Zirvesi'ndeydim

Aslinda 2013'teki basarimdan(!) dolayi kendimi kutlamak istiyorum. Suana kadar sadece 3 tane yazi yazmisim koca yilda... Umarim bu basarim 2014'te devam etmez.

Her neyse asil konuma donecek olursam. Bildiginiz uzere (benim icin ciddi) bir kariyer degisikligi ile Peak Games'le birlikte oyun ve mobil dunyaya giris yapmistim. Kendi adima daha henuz emekleme asamasinda olmama ragmen Burak Buyukdemir tarafindan eTohum Oyun Gelistiricileri Zirvesinde oyunlari nasil yaptigimizla ilgili bir sunum yapma teklifi aldim.

Once heyecanla soyle 45 dakika - 1 saatlik bir sunum hazirliklarina basladim, cunku anlatacak cok sey vardi. Aralarindan daha heyecanli (yani biz developer dunyasi icin heyecanli) olanlarini sectim falan guzel bir sablon olusturdum. Hatta sunumun yarisini da hazirlamisken, zirvenin ajandasi aciklandi ve konusmaci coklugundan dolayi herkesin 20'ser dakika konusmasina yetecek kadar zaman oldugu ortaya cikti.  Neyse oyleydi boyleydi derken ben sunumu kirptim da kirptim :) Isterseniz soyle bir goz gezdirin.




Benim zirveden cikardigim sonuc, Turkiye'de oyun dunyasi (ayni benim gibi) daha yolun en basinda, ogrenmesi ve tecrube etmesi gereken yuzlerce konu var. Tabii bu ogrenmek ve tecrube dedigimiz seyler zaman, efor ve para gerektiriyor. 

Gordugum kadariyla zaman konusunda bir sikintimiz yok. Ama efor konusunda ciddi sorunlar var, herkes kolay yoldan biseyler yapmak pesinde, yargilamiyorum ama isin dogru yolu bu degil bence. Cikis noktamiz kesinlikle para olmamali, dunyayi sallayacak isler cikarmak istiyorsak cok calismak zorundayiz, kolay yoldan cok calismak diye bisey de ben bilmiyorum :)) Para konusunda ise daha ciddi sorunlar var, oyle veya boyle bir turlu kaynak bulunamiyor. O yuzden de bu ise girisenlerin ilk yaptigi oyunun basarili olmamasi ikinci oyun icin nefeslerinin yetmemesine neden oluyor. Ve az da olsa elde edilen tecrube ve bilgi boylelikle dagilmis, kaybolmus oluyor.

Bunlarin isiginda cok rahat diyebilirim ki, Turkiye'de oyun dunyasinda basarili olmak istiyorsaniz; fazla maceraya girmeden oncelikle kendinize amiral gemisi niteliginde oyunlar cikarmaniz lazim. Peak Games'in stratejisi bu noktada cok dogru, board oyunlari uzerinden kendisine finans, kullanici ve itibar saglayip daha baska maceralar icin imkan olusturmus oluyor. Sonucta anladigim kadariyla board oyunlari (Okey, Tavla...) Turkiye'de en cok oynanan oyunlar, bu konuda uzman sayilmam ama gorunen koy de klavuz istemez. 


Bu arada yeri gelmisken bir konudan bahsetmeden gecemeyecegim. Zirve'de Tart Games ve Startup Kitchen'dan Emrah Olgun da bir sunum yapti. Uzun zamandir calistiklari, ve basariya ulasan ama bir turlu para kazandiramayan Kixel isimli oyunlarindan ve yasadiklari guzel tecrubelerden bahsetti. Kendisine tesekkur etmek istiyorum. Bunun yaninda sunumunda bir kac kere ustune basarak soyledigi "nedense Tavla veya Okey yapmadik" cumlesiyle, zaten yolun daha basinda olan Turk Oyun Dunyasini anti-cesaretlendirici tavirlara girmemek gerektigini dusunuyorum...

Bunlar haricinde Zirve gercekten guzeldi. Organizasyon icin eTohum'a ve beni davet ettigi icin Burak'a cok tesekkur ediyorum. Benim nacizane bir onerim bu tur zirvelerde daha teknik konular konusulmali, sadece surecler, tecrubelerden ziyade hands-on sunumlar daha cok olmali diyerek bu yilki 4. yazimi da bitirmis oluyorum, ne mutlu bana...