22 Aralık 2012 Cumartesi

Dosya Backup Stratejilerim

Bir onceki yazimda bahsettigim gibi simdi de dosya backup stratejilerimi anlatmak istiyorum. Backup konusunda sync kadar anlatacak sey yok aslinda. Daha once de dedigim gibi uzerinde calismadiginiz ve artik degisiklik yapmadiginiz ve kaybolmasini istemediginiz dosyalarinizin backup'ini almalisiniz.

Fotograf ve videolar'in backup'i olarak Picasa Web kullaniyorum. Google+ mobil uygulamasi sayesinde cekilen her fotograf otomatik olarak picasa'ya aktariliyor. Diger cihazlardan veya baskalarindan aldiklarimi manuel olarak upload ediyorum. Boylelikle cekilen hic bir fotografi kaybetmemis oluyorum. Hatta iki yerde birden saklamis oluyorum ki size biraz abarti gelebilir ama backup budur :) 


Biraz Picasa Web'ten bahsedeyim. Google Drive ile ayni alani kullandiklari icin 5GB free alana sahipsiniz direkt olarak. Ustelik upload ettiginiz resim 1MB'den kucukse onu kotanizi kullanmadan sakliyor. Bu da guzel bir ozellik :)

Diger dosyalar icin ise tahmin ettiginiz uzere Google Drive'i kullaniyorum. 100GB'lik bir program satin aldim. Dropbox'a gore cok daha ucuz bir cozum ama henuz Dropbox kadar fonksiyonel ve olgun degil ama arkasinda Google olmasi uzun vadede daha iyi olacagini ve fiyatinin da her zaman daha iyi olacagini dusunuyorum acikcasi, aralarinda cok buyuk bir rekabet oldugunu buradan anlayabilirsiniz.

Drive vs Dropbox

Mac tabanli bilgisayarlarda sectigim dizinlerin otomatik olarak Time Machine ile lokal olarak yedeklenmesini sagliyorum. Daha sonrada bu yedekleri 5 - 6 ayda bir manuel olarak Google Drive'a upload ediyorum.

Windows tabanli bilgisayarlarda (is bilgisayarinda) ise yine ayni mantikla belirledigim dosyalari  ekstra bir program kullanmadan zip'liyorum ve ara ara (2-3 ayda bir) manuel olarak Google Drive'a upload ediyorum.


19 Aralık 2012 Çarşamba

Dosya Senkronizasyon Stratejilerim

Evet gecen gun farkettim ki, aslinda bir backup ve senkronizasyon (sync) stratejim yok kendi kisisel dokumanlarim, resimlerim, muziklerim icin falan... Hasbel-kader kullandigim bazi uygulamalar zaten cloud (bulut) tabanli oldugu icin oto sync/backup yapiyor ama yinede kaybedersem cok uzulecegim seyler var bilgisayarlarimda (evdekiler ve isyerindeki), telefonlarimda (kisisel, is telefonu ve esimin telefonu) veya tablette veya kindle'da veya diger yerlerde... Ozellikle baba olduktan sonra cekilen hicbir  fotografi kaybetmek istemem dogal olarak. O zaman dedim zamani gelmis soyle guzel bir backup/sync stratejisi oturtmanin. Simdi sizinle bu stratejiyi paylasacagim ama oncesinde bu kavramlara bir aciklik getirmek istiyorum.

Backup - Kaybolmasini istemediginiz her turlu dosyanizi (resim, word dokumani, programlar, kod parcaciklari gibi...) baska bir yerde daha tutmak. Yani, ayni dosyayi baska bir yere daha kopyalamak. Herhangi bir sekilde orjinalleri kaybederseniz, bu sakladiginiz dosyalari orjinal yerine kopyalayip hayatiniza devam edebilirsiniz. 

Sync - Senkronizasyonun kisaltmasi olan bu kavram ise herhangi bir dosyanizi iki veya daha fazla farkli lokasyondan kullanmaniz gerektiginde, yaptiginiz degisikligin aninda diger lokasyonlara da yansimasini istediginiz zamanlarda kullanilan bir kavramdir.

Durumu daha da netlestirmek icin ikisi arasindaki en onemli farklar soyle, cok sik degismeyen dosyalarin backup'ini alin, sik degisenleri sync et. Degisik lokasyonlardan ulasmak istediginiz dosyalari sync edin, kaybolmasindan, yanlislikla silinmesinden korktugunuz dosyalarin backup'ini alin.

Tamam simdi bu kavramlari iyice ogrendigimize gore :) ben ne icin neler yapiyorum onu anlatayim. Bu yazimda sadece senkronizasyon (sync) stratejilerimden bahsedecegim, bir sonraki yazimda da backup stratejilerimden. Haydi bakalim...

Oncelikle uzerinde calistigim dosyalar, ki bu dosyalar genelde calistigim bilgisayarin desktop'inda oluyorlar. Iste bu dosyalari tum bilgisayarlarimda sync ederek kullaniyorum. Boylelikle  isyeri bilgisayarimda (Vaio - Windows) uzerinde calistigim bir dosyaya, cep telefonumdan (Sony - Android) veya tabletten (iPad - iOS) veya evdeki bilgisayarlarimdan (Mac Air ve Mac Mini - MacOS) ulasabiliyor ve calismaya devam edebiliyorum. Peki bunu nasil sagliyorum. Dropbox 'dan aldigim bir free account hal-i hazirda uzerinde calistigim tum dosyalar icin gayet yeterli ve hiztmetten de cok memnunum.



Eveet ben bir yazilimci olduguma gore cogu zaman (kendim icin veya isyeri icin) giderek azalan bir trendde de olsa hala kod yaziyorum. Bu demek oluyor ki, bu yazdigim kodlar bir sekilde versiyonlanarak saklanmalilar, yoksa el emegi goz nuru olan sanat eserlerim (bu konu ile ilgili bir yazim olucak unutturmayin) kaybolur falan, hic olacak is degil. Bunun icin ise Github, Bitbucket, XP Svn ve tabiki sirketin private GIT versiyon kontrol sistemini kullaniyorum.



Fotograf ve videolar en sıkıntılısı, neden mi, cunku binbir turlu yerden fotograf cekilebiliyor ozellikle de Sarp'in fotograflari :) Simdi evdeki Mac Mini direk olarak her daim televizyona bagli durumda dolayisiyla ailecek film, dizi izledigimiz veya fotograflara baktigimiz medya merkezimiz olur kendisi. Iste bu sebepten butun cekilen fotograf ve videolarin bir sekilde ona aktarilmasi en mantiklisi. iOS tabanli oldugu icin esimin iPhone'undan cekilen medyalar ve iPad'ten cekilenler Photo Stream ozelligi ile aninda Mac Mini'ye aktariliyor. Ama fotograf makinasi ile cekilenler ve kendi telefonumdan cektiklerim malesef ancak manuel olarak aktarilmak durumunda :( belki ilerde bu konuda biseyler yaparsam sizinle de paylasirim.



Diger onemli dosya tipi ise muzik dosyalari, onlarin da bir sekilde tum aletler arasinda sync olmasi gerekiyor. Onu da tum muzik arsivimi daha once bahsettigim Google Music'e upload ederek gerceklestiriyorum. 20.000 sarki upload etmek bedava, adamlar daha ne yapsin degil mi?

e-Kitap'larimi ise Kindle uzerinden yonettigim icin kindle uygulamasinin kurulabildigi her aletten  kaldigim yerden okumaya devam edebiliyorum. Ve bu kadar aletin icinde en cok sevdigimdir Kindle, herkese cok ama cok tavsiye ederim, e-kitap dunyasina girmek isteyenler icin bu yazi bicilmis kaftan.

Son olarak todo listemi rememberthemilk uzerinde (ucretli hesabim olan mecralardan birisidir), aklima gelen hemen her turlu seyi yani notlarimi ise evernote uzerinde tutarak her an her yerden ulasilabilir kiliyorum.

Iste boyle, backup stratejilerimi de daha sonra paylasacagim bu yazimda paylastim. Takipte olunuz.

18 Aralık 2012 Salı

Baba Oldum ve Digerleri

Uzun zamandir (Agustos'tan beri) blogumla cok ilgilenemedim ama hayatim devam etti tabiki, hem de cok ciddi degisikliklerle devam etti. Sizlerden uzak oldugum zamanlarda bazi yurtdisi gezileri yaptim ve (bana gore) cok ilginc gozlemlerde bulundum ve sizinle paylasmak istedim ama yapamadim. Aklima yazacak onca sey geldi ama toparlamaya zaman bulamadim derken bu gunlere kadar geldik.

Neyse geleyim hayatimdaki ciddi degisikliklere; 

Ilki yaklasik 5 yildir calistigim sirketimde, bazi arkadaslarimin kariyerlerine Amerika'da devam etmek istemeleri uzerine yeni bir role (Principal Software Engineer) gectim. Ve bu rolde cok sevdigim arkadasim Lemi ile birlikte, son zamanlarda unuttugum bir his olan, zevkle calismanin, ise severek ve isteyerek gelmenin hazzini tekrar yasadim. Bu benim icin (is yerinde) tekrar hands-on koda geri donmek demekti ve cok guzeldi :)
Coding is Good
Guzeldi diyorum cunku bu da degisti. Belki hatirlarsiniz, aylar once onemli bir is icin Londra'ya gittigimi sizlerle paylasmistim. Iste o onemli is aslinda calistigim sirketteki cok ciddi bir rolun is gorusmesi idi. Ve gorusmeyi o zamanlar yapmis olmamiza ragmen, arada gecen degisik olaylar sonunda sonuclari yeni aciklandi ve yukarida bahsettigim rolde (her ne kadar cok hosuma gitse de) cok uzun kalamadim, ve hep istedigim "Solution Architect" rolune gectim. Rolun tanimi ve icerigi ile sizleri cok sıkmak istemiyorum ama kisaca avrupa genelinde yazilim kararlarini alip, cozumler ureterek bilisim anlaminda sirketin dogrultusunu belirleyen ciddi ve kapsamli bir rol.

Let's go in this way

Son ve en onemli degisiklik ise, basliktan da anlayacaginiz uzere, 20.Mart.2012'de ilk haberini aldigim zamandan 26.Kasim.2012 tarihine kadar heyecanla bekledigim biricik oglumuza kavusmamiz oldu. Ozellikle yaz aylari hep onun hazirligi ile gecti diyebilirim. Calisma odamizi, arka odaya tasiyarak, bebek odasina cevirmeyle basladi hersey. Duvar kagidi, mobilyalar, bebek giysileri, oyuncaklar, biberonlar, alet edavat ve daha sayamadigim en az 100 farkli kalem derken oda tamamen baska bir havaya burundu. Git gide siklasan ve herbirisinde bebegin yuzunu gorememeyle sonuclanan doktor ziyaretlerinde, bebegin gayet saglikli (masallah) bir sekilde gelisimini tamamliyor oldugunu bilmek yeterliydi bizim icin... Bunlarin ustune de hamilelik ve bebek uzerine bolca kitap okuyarak gecirdik bu heycanli bekleyisimizi... Ve bir de son zamanlara Walking Dead sezonlarini da araya sıkıstırdık :)

En nihayetinde zaman geldi ve saglikli bir sekilde 26.Kasim.2012'de aramiza katildi "Sarp" bebek, Allah kendisine uzun,  saglikli ve mutlu bir hayat nasip etsin isallah (amin)...

Sarp Bebek

Panik yapmayin, yeni hayat maceralarimi yine buradan paylasiyor olacagim...

9 Ağustos 2012 Perşembe

Hayati Kolaylastiran Uygulamalar - 2


Uzun zaman once ilk kismini yazdigim yazimin devamini getirmek istedim. Gunluk kosusturmada hayatimi kolaylastiran bu minik! uygulamalar, birakin sizinkini de kolaylastirsin ;)

Cloud (Bulut) Uygulamalarindan bahsetmismiydim hatirlayamadim ama Dropbox'tan bahsetmeden bu is tamamlanmis sayilmaz degil mi?
  • Dropbox - Evraklarinizi, sifrelerinizi, herseylerinizi saklayabileceginiz sizin icin dunyanin bir yerlerinde acilmis bir harici disk olarak dusunebilirsiniz onu. Tabii hal boyle olunca, bir kullanici ismi ve sifresi ile hem isten, hem evden, hem de misafirlikten ve hatta cep telefonunuzdan dosyalariniza istediginiz zaman ulasabiliyorsunuz.
browser wars

Eee artik internetsiz ve browser'siz (bu alanda da Chrome'u tek geciyorum, hala kullanmiyorsaniz kesin bir deneyin derim) bir hayat olmadigina  gore soyle en cok kullandigim browser eklentilerinden ve sitelerinden de bahsedeyim...
  • Gmail - Sirket mailim haricinde kullandigim public mail adresim, tum maillerimi, adres defterimi burada tutuyorum. Maillerdeki thread mantigi ve sade yapisi hemen her isimi halletmemi sagliyor, ayri bir mail client'ina falan ihtiyac duymuyorum. Sadece search fonksiyonunu biraz daha gelistirmeliler bence, duy sesimi Google...
  • Clearly - Evernote takimindan cikan yine cok yararli bir browser eklentisi. Bilgisayar ekraninizdan bir sey okumak istediginiz de, genelde yaninda kosesinde yanip sonen reklamlar, ordan burdan cikan pop-up ekranlar insanin canini sikabiliyor. Clearly de bu yaraya merhem oluyor. Istediginiz internet sayfasinda tam da okumak istediginiz alani cok guzel ve sizin istediginiz sekilde sunuyor.
  • Zargan - Yillardir temiz ve sakin arayuzu ile bir numarali ingilizce-turkce-ingilize sozlugum olarak hayatimda etkili bir yeri var.
  • Divxplanet - Hemen her filmin, dizinin alt yazisinin bulundugu guzide site, cevirmenlerin ellerine saglik diyorum. Gerci Boston Legal'in cevirisini bulamadigimdan ingilizce seyretmistim tum sezonlarini ama galiba simdi onu da cevirmisler.

Evdeki bilgisayarimda kullandigim uygulamarin bazilarindan bahsedeyim biraz da....
  • uTorrent - Ben indirmiyorum ama (!) torrent indiriyorsaniz bundan daha light olani bulamazsiniz, ustelik bir de android uygulamasi var ki, uzaktan kontrol imkani da veriyor size... Yalniz galiba yeni  bir chrome add-on'u varmis o belki daha basit bile olabilir ama hic kullanmadim.
  • Calibre - Cok sevdigim e-kitap okuyucum Kindle'im icin ordan burdan aldigim, indirdigim kitaplari e-kitaplari dogru formata cevirmemi saglayan guzide uygulama, daha cok ozelligi var ama ben pek kullanmiyorum.
  • Adium - Tum protokolleri destekleyen cok guzel bir instant messaging uygulamasi. MSN, Gtalk, Yahoo Messenger, Facebook akliniza ne gelirse. Yalniz unutmayin sadece MacOS'ta calisiyor, Windows ortamlarinda denemeyiniz.
10100111000111000111.....
Mesleki acidan kullandigim uygulamalari da kisaca anlatayim. Sikilirsaniz buralari atlayabilirsiniz, anlayisla karsilarim.
  • Atlassian - Eger yazilim sektorundeyseniz ve hic bir atlassian aracini kullanmiyorsaniz kendinizi sorgulayin derim. Cunku siz isinizi yaparken ihtiyac duydugunuz cevresel ortamlari en iyi sekilde size sunuyor. 
  • JetBrains - Uzak ara en iyi yazilim gelistirme ortamlarini (Java, Ruby, .NET, PHP...) saglayan firmadir kendisi... Hangi dilde isterseniz o dil icin en guzel ortami sagliyor.
  • XCode - iPhone uygulamari gelistirdigim ortam, cok fazla hayatimi kolaylastirdigini soyelemem ama mecburen kullanmak zorundayim :( 
  • Putty Connection Manager - SSH ile o server'a bu server'a baglantimi sagladigim guzel bir uygulama ama gelistirilmesi durdurulmus durumda, uzucu yani. SSH nedir ilmiyorsaniz bosverin gitsin :)


Bitti, finito derdim ama aslinda simdi bakiyorum da, yeni newism akimi ile birlikte, ayni isi daha iyi veya daha yararli veya daha kolay veya daha farkli veya veya veya bir sekilde yapabilen uygulamalar surekli gelisecek ve hayatimizdaki yerini alacak. Yani kisaca bu yazilarin devami gelir...

11 Haziran 2012 Pazartesi

Uzaktan Madonna'yi Gordum Sanki

Son bir kac gundur, kendimi surekli bu konserden bahsederken, veya bu konserle ilgili bir blog yazisi veyahut da onunla iligli bir haberi izlerken buluyorum. Sonra dedim ki, madem ben de gittim seyrettim bu konseri o zaman ben de eksik kalmayayim da biseyler anlatayim.

Bi kere biletleri boyle aylar oncesinden alinca insan konsere yeteri kadar hazilanamiyormus, onu anlamis olduk. Alacaksin son bir hafta kala, ezberleyeceksin sarkilari sonra gidip cosacaksin gonlunce... Ama dogal olarak  biletleri Subat ayinda ciktiginin ikinci gunu almak zorunda kaldik biz. Neyse konsere gelecek olursak, isler yogun, zaman yok su bu derken, "setlist" elime cok gec ulasti, ve o an anladim, bu sarkilarin coguna eslik edemeyecektim. Neyse bari show ve ses iyi olsa diyerek ulastim Telekom Arenaya. (Bir Besiktas taraftari olarak, kabul etmeliyim ki, ulasimi kolay, girisi rahat, goruntusu mukemmel bir stad olmus. Hic mac seyretmedim orda ama guzel olsa gerek..) Ulasim falan rahatti ama organizasyonda ozellikle yiyecek-icecek konusunda ciddi eksiklikler vardi. Yani binlerce insanin gelecegi bu kadar asikarken neden yeteri kadar yiyecek yoktu anlamadim. Neyse gelelim konsere... 

Muhtesem bir gorsel show'la basladi konser, agzim acik izledim diyebilirim. Ama seste bir bogukluk var bir turlu iyi bir sekilde alamiyoruz Madonna ablamizin sesini... Baktim duzelecek gibi degil, dedim gelin asagi inelim orda dinlyelim. Bir sekilde indik asagi, daha guzeldi ses ama yine de yeteri kadar guzel degildi bence, hersey guzel stadda ama orda konser olmaz yada tribunden olmaz o is, kulaginiza kupe olsun... 


Dedigim gibi gorsel bir solenle acildi konser, ama zannetmeyin ki, sonrasinda devam etmedi. Klip izler gibi izledik konseri inanilmazdi, ben hayatim boyunca boyle bir gorsel konser (evet enteresan bir ifade oldu ama dogru) gormedim. Hele "Gang Bang" sarkisini soylerken izlediklerimiz, gercek bir klipten farksizdi bence, mukemmeldi... Sarki icin ayni seyleri soyleyemecegim malesef, bu konuya gelecegim birazdan.

50 kusur yasindaki, dunya stari hop orada, hop burada hatta ip ustunde, sahnenin altinda,  ayakata, yerde heryerde inanilmaz bir enerji ile (paylaback olarak) soyledi sarkilarini...  Bu kadar etkilenmemin sebebi sadece kendisi degil muhakkak. Iki onemli faktor var deginmek istedigim, birincisi yanindaki danscilardi, onlarda  bu show icin bayagi ter doktuler, sahidim. Ikincisi ise hareketli ve ekranli konser standi ve duvarlari, sarkiya gore, ritme ve danslara gore degisim gostererek bizi kitledi resmen.

Bu kadar gorsel dedik, klip gibi dedik, hopladi zipladi dedik ama hosuma gitmeyen bazi noktalar da vardi elbet... Ozellikle MDNA albumunun turnesi olmasi sebebiyle yeni sarkilarini seslendirdi ablamiz, hem bu sarkilari bilmiyordu cogu insan, hem de bana sorarsaniz guzel de degil bu sarkilar arkadas, kimse kusura bakmasin lutfen. O yuzden kimse, yeteri kadar cosmadi insanlar falan filan demeyin, cosacak degil izlenecek bir konser hazirlamis Madonna hazretleri, tek bir sarki haric "Like A Prayer"...

Velhasil yine olsa yine giderim, ama bu sefer saha icinde olurum orasi kesin. Ve eger bir kere daha olacaksa, eski sarkilarla yada soyle soyleyeyim iyi sarkilarla olsun lutfen, bak nasil konser olur o zaman...

30 Mayıs 2012 Çarşamba

Bir SSH, Iki Port

Daha en basindan soyliyeyim, cogu insan icin bu yazi ciddi anlamda teknik bir yazidir, ama bu konudan anlayanlar icin can sıkıcı bir durumun cozumudur efendim, o bakimdan yazmak istedim.

Sıkıntımız söyle, bir mac'iniz var (Macbook Air, Macbook Pro vs...) ve uzerinde default kurulu gelen SSH Server ve Client'ini cesitli amaclar icin kullaniyorsunuz, simdi bu amaclardan bazilari default portu (22)  kullanirken, bazilarinda ise baska bir port kullanmak zorundasiniz. Iste anlatacagim cozum de bu sorun icin: SSH uygulamalarinin ayni anda iki farkli portu birden kullanmasini nasil saglarsiniz?

MacOS icinde tum SSH ayarlari cesitli dosyalara dagilmis durumda (konfigurasyon ve esneklik adina yapilmis zaman icinde karmasikliga gitmis bir durum gibi geldi bana). Kesin daha baska dosyalar da vardir ama simdilik biz sadece ilk iki siradaki ile ilgileniyoruz...


Adim - 1: Ilk yapacagimiz is, ilk siradaki dosyayi (/etc/services) sudo ile acarak uzerinde asagidaki degisiklikleri yapmak. Bu degisikliklerle istedigimiz yeni port'lari eklemis oluyoruz. Bu arada yeni port eklemek degil de sadece port degisikligi yapmak istiyorsaniz, asagidaki eklemeyi yapmak yerine sadece "ssh" servisinin portlarini degistirip 3.adima gecebilirsiniz.

buyutmek icin resme tiklayiniz...

Adim - 2: Evet gorudugunuz uzere, yeni portlari "ssh2" dedigimiz yeni bir servis icin tanimlamis olduk. Simdi yapmamiz gereken son is bu yeni servisin tanimini ikinci siradaki dosyaya (/System/Library/LaunchDaemons/ssh.plist) eklemek. (Dosyayi yine admin olarak sudo ile acmaniz gerekir.)

buyutmek icin resme tiklayiniz...

Adim - 3: Son olarak asagidaki iki terminal komutu ile degisiklikleri yukleminiz yeterli olacaktir. Ama garanti olsun ben bunlarla ugrasamam derseniz, bilgisayariniz yeniden baslattiginiz da amaciniza ulasmis olacaksiniz.


Bitti bu kadar... Afiyet olsun...

24 Mayıs 2012 Perşembe

Mutlulugu Satin Alin

Gecen gun okudugum bir makale / arastirma [ingilizce], mutluluk uzerine biraz dusunmeme neden oldu. Her ne kadar duygusal ve kurallari olmayan bir durum gibi gorunse de, bu arastirma bilimsel olarak mutlulugun satin alinabilecegini gosteriyor ve bunlari da bir kac baslik altinda topluyor. Ben sizin icin bir kac tanesini (8 taneden 6'sini) kisaca ozetledim, ama detaylar icin kesinlikle siz de okuyun derim.


* Herhangi bir sey satin almak yerine, tecrube satin alin
Gidip kendinize alacaginiz ekstra yeni ayakkabi yerine, hazirda olan ayakkabilarinizdan birisini ayaginiza gecirip annenizi de yaniniza alip sahilde bir gezinti yaptiktan sonra guzel bir cafede yemek yemeniz sizi ayni paraya daha mutlu edecektir. Bu konu ile ilgili daha ileriye gitmek isterseniz...

* Hep kendinize degil baskalarina da yardim edin
Bizler sosyal varliklariz. Sadece hep bana hep bana diyerek hayat gecmez. Tanidigiz veya tanimadiginiz diger insanlara kucuk kucuk yardimlar veya hediyeler almaniz, ve bunu aliskanlik haline getirmeniz sizi zannettiginizden cok daha mutlu bir birey yapacaktir.

* Bir anda toptan harcamak yerine kucuk kucuk harcayin
Insanoglunun en buyuk ozellikleinden birisi ortama ayak uydurmasidir. Hemen herseye alisabilmesi ve zamanla kaniksamasidir. (Bu konuda gayet hos bir film var: Das Experiment ve Hollywood hali: The Experiment) Para harcama konusunda da, ayni durum soz konusu. Tek bir seferde alacaginiz bir kac sey yerine, ayni seyleri pey der pey almak sizi daha mutlu kilacaktir. 

Simdi odeyin, sonra tuketin
Once tuketip sonra odeme yaptigimiz tamamen kredi kartlarina dayanmis su anki ekonomik duzenin aksine, insan onceden odedigi seyleri tuketirken daha mutlu oluyor(mus). Bunun on guzel ornegi yemek sektorunde, karniniz doyduktan sonra odeme yapmak yerine, gercekten acken odemek yapip sonra odeme yapmak insani daha mutlu kiliyor. Hatta bu konuyu Jerry Seinfeld bir bolumde islemisti ama ben bulamadim hangi bolum oldugunu.. 

* Karsilastirmali alisveristen mumkun mertebe sakinin
Gunumuzde ne alirsak alalim artik onu almadan once muadili baska markalarla (ozellikle internet araciligiyla) karsilastirma yapmadan pesini birakmiyoruz. Diger turlusunde icimiz rahat etmiyor... Evet, bu da yapilan yanlislardan, karsilastirmalar aslinda aldigimiz  urunde hic kullanmayacagimiz ozellikler uzerine kurulmus durumda. Yanlis anlasilmasin gerektigi yerde kesinlikle urunleri karsilastirmak bilincli tuketimin kurallarindan ama sirf laf olsun diye yapmayin diyor arastirma :)

* Basina buyruk olmayin, suruyu takip edin
Kisaca soylemek istedigi, diger insanlar biseyleri ne kadar cok begendiyse, sizin de o seyi begeniyor olma ihtimaliniz o kadar coktur. Genelde aykiri olmak (yerine ve zamanina gore) iyidir yada oyle algilanir. Ama diger insanlardan aykiri satin almalarinizin, sizin dusundugunuz kadar sizi mutlu etmeyecegi arastirmalarla kanitlanmis.

Eveeet, iste boyle, ayni paraya daha mutlu olmanin yollari bunlarmis, artik gerisi size kalmis. Guzel bir cumle ile bitiriyorum: "Para sizi mutlu etmiyorsa, bilin ki onu dogru sekilde harcamiyorsunuz." 

3 Nisan 2012 Salı

Yazilim ve Su Tesisati

Bugun dus alirken aklima takilan bir durum ve onun bana dusundurdukleri ile ilgili yazacagim :)

Normalde evim kombili ve dolayisiyla banyodaki sicak suyu kombi/dogalgaz ikilisi ile temin etmekteyim. Cogu evde oldugu gibi kombi mutfaktaki kucuk balkoncukta dururken, banyo ise evin diger ucunda... Yani dus almadan once suyu biraz akitmak gerekiyor ki, borulardaki soguk su gitsin ve sicak su gelmeye baslasin dustan. Yani bir kisim suyu kaybediyoruz en basta... Benzer sekilde dus aldiktan sonra ise muslugu kapatinca borulardaki isinmis olan suyu heba ediyoruz ister istemez... Simdi bunun ne alakasi var yazilimla diyorsunuz degil mi? Ama unutmayin ki ben yaklasik 10 senedir yazilim isindeyim ve yeterince zaman verirseniz tum konulari yazilima baglayabilirim :)

Evet gelelim konumuza, daha hic kimseden bu sicak suyun heba edilmesi ile ilgili bir sikayet duymadim su ana kadar. Cok kucuk bisey oldugu icin mi yoksa cozumu cok karmasik bir sistem oldugu icin mi bilemiyorum. Ama sonucta insanlar suanda bu sekilde hayatlarina devam etmekteler. 

benim banyom :)
Dusunsenize bu kucuk mesele icin akilli bir su tesisati kurdunuz diyelim. Dusunuz bitmek uzere iken musluga yerlestirilen kucuk bir dugmeye basarak kombiye haber gonderiyosunuz ve o da suyu isitmayi durduruyor ama hala sicak su borusundan su gelmesini sagliyor. Nasil, cozum cok basit gorunuyor degil mi, ama unutulan noktalar var. Birincisi bu sistemi kurdurmak icin normalden daha fazla para vermeniz gerekecek. Ayni sekilde bozulma ihtimalini artirmis oluyorsunuz ve bozuldugunda da tamir icin normalden cok daha fazla parayi da gozden cikarmis oluyorsunuz. Arti bu sistemi kullanmasini gereken kisilere ogretmek zorundasiniz. Ama asil ve en onemlisi herkesin bildiginden, kabul ettiginden farkli bir uygulamaya gitmis oldunuz.

Iste yazilimda boyle bisey, o kadar kucuk meseleler icin o kadar  garip ve ilk bakista akilci gorunen cozumler uretiyoruz ki, sonrasinda ne onlari duzeltebiliyoruz ne de dokunabiliyoruz. Calisiyorsa dokunma diyoruz. Bir gun anlamadigimiz bir nedenden calismamaya basladiginda ise en bastan tekrar yazmak istiyoruz her ne kadar sonuc ayni olsa da... Iste bu kucuk duzenlemeler ve istekler yuzunden yazilim hep karmasik, zor ve degisken olacak gibi... 

Eyfel Kulesi v.4
Iste cok guzel bir anlatim, Eyfel Kulesi bir yazilim olsaydi bu sekilde olacakti emin olabilirsiniz :) Su tesisatini dusunmek bile istemiyorum... 

30 Mart 2012 Cuma

Zaman Cok Az, Hersey Cok Acele

Kafama takilan uc konuyu tek bir baslik altinda toplayip sizlerle nacizane ducuncelerimi paylasmak istiyorum.

Hic zamanim yok ki...
Son zamanlarda herkesten cok sikca duyuyorum bu sozcukleri, kiminle konussam yaslisi  genci, issizi calisani, kadini erkegi ama kiminle konussam, herkesten 
  • "ne kadar cok isim var ama ne kadar az zamanim var"
  • "allahim keske gunler 28 saat olsa hicbir seye yetisemiyorum"
  • "o konuya ben bakamam, cunku zaten cooookk yogunum"
  • "izinlerimi kullanacak zaman bulamiyorum"
tercumesinde ama degisik kaliplarda bir suru sizlanma, sikayet cumleleri duyuyorum (buna ben de dahilim malesef). Mesela sirkette ne yaptigini bilmedigim, hatta bisey yaptigini bile dusunmedigim birisi ile hasbel-kader konustugumuzda "o kadar cok fazla isi oldugunu ve dolayisiyla hic birini tam olarak istedigi kalitede yapamadigini ve bunun icin de icinin rahat etmediginden" bahsettiginde, sanki benim dusuncelerimi okudugunu hatta beni anlattigini dusununce anladim. Aslinda yogun degiliz, sadece  oyle gosteriyoruz ya da  kendi kendimizi cok yogun oldugumuz konusunda ikna ediyoruz.


Acelem var...
Ilk basklikla iliskili olarak, tanimadigim insanlarda da ayni belirtileri goruyorum. Trafikte bir saniye icin, evet yanlis okumadiniz sadece bir saniye icin basilan kornalar, atilan kufurler, girilen stres ve sikintilar, ne kadar gereksiz ve bosuna... Ya da disariya soyle bir bakin hic yavas yavas, aylak aylak yuruyen (cocuklar haricinde) birisini gorebilecek misiniz? (Cocuklarin o gamsiz, dertsiz kucuk-buyuk dunyalarina baska bir zaman deginecegim). Tum hayatimiz cok hizli ve soluksuz. Mesela markette siradasiniz, turlu turlu alavere dalavere ile onunuze gecmeye calisan amcalar/teyzeler, kazandiginiz bir dakikaniz hayirli olsun... Baska bir ornek de, sirket servisleri ile girilen 30 saniyelik kucuk hesap kitap oyunlari... Ornekleri artirmak cok da zor degil...

Bir kerede bir seyle ilgilenin...
Yukaridaki iki basligi okuyan ama Turkiyeyi bilmeyen birisi, evet Turkce bilen ama Turkiyeyi bilmeyen hayali kisiden bahsediyoum, iste bu kisi insanlar bu kadar kucuk konularda bu kadar hesap kitap yapiyolar ve inanilmaz derecede yogun calisiyorlarsa bu ulke inanilmaz derecede uretim yapan, cok refah, cok sozu gecen bir yer olmali diye dusunmez mi sizce de... Ama isin hic de oyle olmadigini ona anlatmaya calismiyorum zaten, size anlatmam ise yersiz olacaktir. Iste benim bu konudaki cozum onerim (umarim ben de uygulayacagim) Ingilizce ifadesi ile "One Thing at a Time" yani "Bir Kerede Bir Sey" diyebiliriz. Benim bundan anladigim kendini onbin parcaya bolme, herseye yetismeyi birak, butun dunaynin yukunu omuzlarina alma. O anda, yasadigin bir anlik zaman diliminde sadece bir isle ilgilen (bitir demiyorum) sadece ilgilen acik ucunu bir sekilde kapat. Sonra bir soluk al bir rahatla kendine gel ve sonra digerine gec. (Iste bu kararlarimi destekleyen yeni not defterim :) cok guzel degil mi...



29 Şubat 2012 Çarşamba

London Calling

Gecen hafta 3-4 gunlugune Londraya is gezisi icin gittim. Gezinin detaylarindan bahsedeyim biraz ama isin detaylarina girmeyecegim simdilik. 

Yapacagim toplantinin Londra'da daha dogrusu Basingstoke'ta oldugu kesinlestikten sonra basladi asil macera...

Pasaportum falan geyet hazir, sadece vize almam gerekiyordu. Vize icin online formlarini doldurup 2 yillik vize parasini kredi kartindan odeme yaptim, 2 gun sonrasina da randevuyu aldim bir guzel. Evet Ingiltere verecegi vize suresini sizin vereceginiz paraya gore ayarliyor, yani acaba bu sefer kac gunluk/aylik/yillik vize verdiler gibi bir sikintiniz olmuyor. Ne kadar ekmek o kadar kofte misali yani... Buraya kadar hersey iyiydi ama ben pasaportumda vize icin sayfa kalmadigini anlayinca isin rengi degisti. 

Artik once yeni bir pasaport almam lazim sonrasinda ancak vize icin basvurabilirim durumuna gecebelirim. Emniyetten online basvuru yaparak, pasaport yenilemek icin isyerime yakin olan Umraniye Emniyetine gittim. Tum belgelerim, herseyim hazir derken, nufus cuzdanimi da evlilik durumu henuz guncellenmedigi icin yenilemem gerektigini soylediler. Oradan atladim taksiye ve nufus cuzdanimi degistirdim, ve ayni gun son dakikalarda pasaport yenilenme basvurumu tamamlamis oldum. Iste  o gun herseyi bitirdikten sonra attigim tweet ve hakli gururum :) 

Aksilikler bitmedi tabiki, ben pasaportumun durumunu ogrenmeye calisirken, aslinda bana teslim edildigini israrla yineleyen PTT calisanindan ve sonra benim gidip pasaportumu PTT dagitim ofisinden kendim teslim almamdan, pasaport numarasi degistigi icin vize belgelerimi yenilemem gerektiginden ve tum bunlarin oldugu 1 hafta icindeki stresli ic sikintilarimdan bahsedemeyecegim artik.

Oyle veya boyle pasaportu da aldim, vizeyi de. Mutlu son yani, ya da mutlu baslangic mi demek lazim... Iki arkadasimla beraber planimiz cumartesi pazar Londra'da gezip tozmak, pazartesi sali da Basingstoke'a gecip islerimizi halletmek seklinde.  
Londra metrosunun mottosu :)
Ucakta yaptigimiz guzel kahvalti, film (Hanna), muzik falan derken gecirilen 4 saatlik yolculugun ardindan, bir saskinlik ve oteli bulamama krizini de astiktan sonra uzun yuruyuslerle gezmeye basladik. Ilk bakista gozume carpanlar, heryerde bir muzikal, tiyatro, canli muzik gibi aktivitelerle Londra'nin kulturel acidan cok hareketli bir yer oldugu ve ayni zamanda 15 dk'lik tren yolculugu icin verdigimiz 20 sterlinle (60 TL civarinda bir miktara denk geliyor) hic de ucuz bir yer olmadigi... Ve tabiki her 3 saniyede bir "Mind the Gap (bosluga dikkat)" uyarilari ile dolu London Tube dedikleri karmakarisik metro aglari... Bu arada telefonuma kurdugum iki uygulama resmen hayat kurtardi diyebilirim. Bir tanesi metro hatlarini ve gideceginiz yere rotanizi metro hatlari uzerinden cizen bir uygulama. Digeri ise Londra gezi rehberi. Bunlarin otesinde harita olarak GPS'li tablet kullanan sevgili arkadasima buradan tesekkur etmeden gecmeyecegim.

Unlu gezi parklari Soho'da, yemek yemek icin sectigimiz mekan, herkese tavsiye edecegim Jazz at PizzaExpress. Hem cok leziz pizzanizi (Padana'yi kesinlikle tavsiye ederim) yiyorsunuz hem de canli Jazz dinliyorsunuz. Cok keyifli cook...

Ertesi gun ise daha kulturel ve huzur verici bir yolculuk icin Hyde Park ve ardindan muze mekanlarini sectik, oyle sadece tarihi eser muzeleri degil modadan tutun da, bilim muzesine kadar cok cesitli muzeler bulmak mumkun valla sehirde, zevk zevk ayirmislar sevdim. Sonrasinda luks sokaklarinda turladik, adamlar evlerinin onune Ferrari, Porche, Lamborgini ne varsa birakmislar yazik yazik...

Temsili egg benedict
Neyse benim asil bugune dair bahsetmek istedigim, yaptigimiz super kahvalti adini hatirlamadigim bir caddede (cok yuksek ihtimal Old Brompton Road), yine adini hatirlamadigim bir restorantta yedigimiz muhtesem egg benedict. En altta kizarmis ekmek, ustunde humus, onun ustunde ekmek buyuklugunde genis bir mantar, onun ustunde suya kirilarak haslanmis yumurta ve hepsinin uzerinde feslegen ve pesto sosu, kenarlarinda ise kurutulmus domates taneleri muhtesem biseydi muhtesem. (Keske fotografini cekseydim ama artik buraya temsilen bisey koydum). Bu arada evde kendim bazi malzemeleri degistirerek denedim bile, ordaki gibi muhtesem olmasa da gayet guzeldi bence, hadi onun resmini de koyayim...

Ev yapimi egg benedict
Sonraki iki gun isle gecti, simdi sizi hic sikmayayim bu konularla ;) ve sizlere yazinin anlam ve onemine dair, cok sevidigim gruplardan The Clash'in (evet  cok eskilerden) London Calling sarkisini hediye ederek yazimi bitireyim...





12 Şubat 2012 Pazar

Hayati Kolaylastiran Uygulamalar - 1

Bilgisayar yazilimlarinin / uygulamalarinin is hayatimizda onemli bir yer almaya baslamasindan epey bir zaman gecti. Ama ozellikle mobil teknolojilerin gelismesiyle  gundelik hayatimizin da vazgecilmezi arasina giren bir cok uygulama var artik... Bunlarin kimisini eglenceli oldugu icin, kimisini hayat kurtardigi icin, kimisini herkes kullandigi icin ben de kullaniyorum. Biraz da geek oldugum icin, biraz da yaptigim isle alakasi oldugu icin sizlerle paylasmak istedim.

Evde, iste, cepte heryerde kullanirim, hic acimam dedigim sosyal medya uygulamalari:

  • Twitter - Bi aciklama yapmama gerek yok heralde, takiliyorum buralarda...
  • Facebook - Yeni neslin kisaca feys dedigi, benim de cektigim fotograflarimi, anilarimi, dusuncelerimi arkadaslarimla paylastigim mekan.
  • Google+ - Sadece Google calisanlarinin kullandigi diyerek dalga gecilen Facebook klonu.
  • Foursquare - Lokasyon bazli, gittiginiz yerleri paylastiginiz bir cesit oyun, oyun varsa ben de varim.
  • Linkedin - Daha ciddi, is arkadaslarinizla, sadece is konustugunuz bir tur Facebook, cok nadir kullansamda ara ara bakiyorum.
  • Path - Yeni nesil gunluk tutmaca, sadece kendinize ait ve/veya en sevdiklerinizle beraber ortak olarak doldurdugunuz bir gunluk. Ben esimle takiliyorum bu platformda.
  • Pinterest - Sanal dunyada en sevdigim herseyleri paylasmak icin kullandigim platform, yeni favorilerimden.
  • FriendFeed - Bir de friend feed vardi ama artik neredeyse hic kullanmiyorum.

Arkadas burada kisaca anlatmis :)

Sosyal medya disinda internette okudugum, yazdigim, not aldigim, baktigim, takip ettigim, deger verdigim kaynaklari bohcaladigim mekanlar:

  • Google Reader - Takip ettigim tum kaynaklara buradan abone oluyorum, coookk rahat ve guzel.
  • Feedly - Google reader uzerine oturan bir uygulama, takip ettigim tum bu kaynaklari bana bir online dergi havasinda sunmasina bayiliyorum, belki de en cok kullandigim uygulama.
  • Google Docs - Ozellikle ortak dokuman olusturmak ve yonetmek icin bire bir, evde (maliyet yonetimi icin), iste (her turlu proje icin) kullaniyorum.
  • Blogger - Bu yazdiklarimi yayinlayan Google'in guzide blog platformu.
  • ReadItLater - Okumak icin daha uygun bir zamanim olur diye bir suru yaziyi attigim ama onlarin icinden de ancak yarisini okuyabildigim bir platform. Gerci Kindle'imi aldiktan sonra bu orani %75'lere cikardim. Bence gayet iyi. (Nasil mi, baska bir zaman anlatirim ;)
  • Evernote - Tum notlarim burada, etiketlenmis ve kategorize edilmis bir sekilde super degil mi,  tum bu kategorizasyona ragmen herseyi search ederek buluyorum o baska... 
  • RTM (Remember the Milk) - Super bir "To Do List" uygulamasi, cok sık olmasa da kullaniyorum iste.

Eveeet, muzik icin neler kullaniyorum bir bakalim:





  • Shazam - Orada burada duydugum sarkilarin, parcalarin adini sanini, sahibini kesfetmek icin kullandigim uygulama, daha yuzumu kara cikarmadi. Turkce parcalarda bile...
  • Spotify - Artik muzigi, orada burada depolamiyorum bulut icinden dinliyorum. Spotify da hemen her istedigim parcayi buldugum ve aninda dinlemeye basladigim super bir uygulama. Felsefesi biraz farkli olan, gelecegin uygulamalarindan bence ama Turkiye'de hanuz aktif degil. (Ben nasil kullaniyorum, onu da anlatirim bi ara.)
  • Google Music - Ayni sekilde bana ait parcalari (Spotify'da parcalar size ait degil) Google sunucularinda saklayip istedigim zaman cepten, bilgisayardan dinleyebiliyorum, yillardir aradigim sey, neydi o "aman o sarki telefonda kaldi, bu sarkiyi iPhone'la senkronize edemedim" cart curt, hikaye oldu bunlar hikaye...
  • Last.FM - Ozunde bir sosyal medya araci ama ben sadece dinledigim her parcanin (Spotify'dan, Google'dan, kendi bilgisayarimdan veya telefonumdan farketmez) istatistigi icin kullaniyorum, kac kere dinlemisim, ne zaman dinlemisim, neleri sevmisim.


Fotograf ve fotografcilikla pek ilgim olmasa da fotograflarim var sonucta :)
  • Picasa - Online fotograflarimi burada tutuyorum, blogger zaten istesem de istemesem de bu isi yapiyor zaten. 
  • iPhoto - Apple'in guzide uygulamasi, tum fotograflarim suanda burada umarim bi sakatlik cikip da kaybetmem fotograflarimi, en yakin zamanda bulut (cloud) icine almayi dusunuyorum.
  • Flickr - Cok kullanmiyorum, modasi gecti mi ne?
  • Instagram - iPhone kullanmiyorum, ve bu uygulamayi da kullanmiyorum ama Android'e geldiginde dusunebilirim.

Amma uzunmus bu liste yahuu, gerisini de baska bir zaman anlatirim, cunku daha gercekten bayaa bir  uygulama var, Dropbox gibi, Apture gibi, Clearly gibi gibi gibi...


29 Ocak 2012 Pazar

Google Prediction (Tahmin) API

Google Prediction API, Google'in yazilim gelistiricilere sundugu servislerinden bir tanesi, "Machine Learning" yani turkcesi Otomatik Ogrenme veya Yapay Zeka ile Ogrenme olan teknolojinin google'in bulut sistemlerinde RESTful servisidir. Aslinda Google bu servisini 2011 Google IO'da tanitmis ve benim takip ettigim kadariyla cok fazla sukse yapmamis bir servisi (yaniliyorsam lutfen duzeltiniz).


Gercek zamanli verilerinizi yorumlamanizi ve dogru yonlendirmenizi saglayan servis, uc ana adima sahip:
  • Veri kumenizi hazirlayip / yorumlayip google cloud sistemine yukluyorsunuz. 
  • Birakin google kendi kendini verdiginiz bu veri kumesi ile egitsin ve hazirlansin.
  • Artik geriye yeni verileri gercek zamanli  veya degil google'a gondererek, sonuclarini  servisten almak kaliyor.
Tabii bunlari yaparken onemli bir kac nokta var, dogru sonuclara ulasmak icin sisteme yukeleyeceginiz veri kumesinin ozenle ve dikkatli  hazirlanmasi gerekiyor. Bunun ustune de, servisten donen degerlerin zaman zaman kontrolunu saglamak ve gerekiyorsa guncellemeleri yapmak cok kritik. 

Servisin aslinda iki tane de cok yararli eklentisi var. Bunlardan bir tanesi "Stream Training", yukaridaki 1 ve 2 numarali adimlari gercek zamanli olarak degistirmenizi ve guncellemenizi sagliyor ki, boylelikle servis sonuclarinizin guncelligini yitirmeden size hizmet etmeye devam etmesini saglayabilirsiniz. Tabii bunun performans anlamindaki etkisi nasil olacaktir cok emin olamiyorum. Bazi projelerimde bu API'yi kullanmayi dusunuyorum, zamani gelince sonuclarini sizinle paylasacagim. 

Digeri ise "Hosted Model" veya "Prediction Gallery" onceden hazirlanmis servisleri bedava veya ucretli olarak kullanmanizi sagliyor.  Baskalari veya google tarafindan kullanilan ve size sunulan "Spam Algilama", "Duygu Analizi" gibi bazi yatay hizmetleri bunlara ozel veri kumeleri hazirlamadan kullanabilirsiniz. Hatta siz de bu tur servisler hazirlayarak ucretli olarak satisa cikarabilirsiniz (aslinda guzel bir girisim alani olabilir).

Daha detayli bilgilere ve demoya (ingilizce) bu videodan ulasabilirsiniz:



Bu API ile neler yapilabilecegi hayal gucumuzle sinirli tabiki ama ilk akla gelenler arasinda bu asagidakiler siralanabilir, gecen sene mayis ayinda bu videoyu izlerken aldigim notlara ise bu linkten ulasabilirsiniz.
  • Spam Algilama : Mesela bir forum sisteminiz var, spam, erotik veya kufurlu icerikleri filtrelemek istiyorsunuz. Bunu manuel yapmak yerine, bu servisle otomatize edebilir ve daha zengin ve kaliteli icerige sahip bir forumunuz olabilir.
  • Duygu Analizi : Mesela sosyal medyada sirketiniz / hizmetiniz ile ilgili yorumlari pozitif, negatif olarak siniflandirmak icin kullanabilirsiniz. Boylelikle sirketinizi veya hizmetinizi nasil sekillendirebileceginize daha rahat karar verebilirsiniz.
  • Kategorizasyon : Elinizde yuklu miktarda yapilandirilmamis icerik  (unstructured content) varsa bu icerigi iyi hazirlanmis bir ornek veri kumesi ile cok guzel bir sekilde etiketleyip kategorize edebilirsiniz.
  • Mesaj Yonlendirme : Herhangi bir sisteme (yardim masasi, bilgi isteme forumlari vs...) mesajlarin dogru bir sekilde otomatik olarak yorumlanip yonlendirmesini saglayabilirsiniz.
Bildigim kadariyla, Google Gmail uygulamasinda, gelen kutusunu siniflandirmak icin bu API'yi kullaniyor. Yine ayni sekilde HP de hata ve kalite kontrol araci olan QC icin kullaniyor. Ford ise hibrid arabalari icin kullaniyor.

Daha fazla bilgi icin bu linktenten, bedava ve/veya ucretli kullanim kolatalarina ise buradan ulasabilirsiniz.

24 Ocak 2012 Salı

Ryan Gosling ve Drive

Gecen gece Drive'i izledik. 

Tahmin ettigimden cok daha guzel bir film cikti. Beklentin dusuk olunca veya bir beklentin olmayinca filmlerin boyle super cikmasi cok guzel degil mi?


James Sallis'in ayni adli romanindan uyarlanan film, Los Angeles'da gunduzleri Hollywood filmleri icin kovalamaca sahnelerinde dublor surucu olarak calisan, geceleri ise cesitli hirsizlik veya legal olmayan eylemlerde surucu olarak kiralanan bir soforun hikayesi kisaca... Bu anlamda daha once GTA veya Driver isimli bilgisayar oyunlarini oynadiysaniz hikaye cok tanidik, bildik gelecek size :)

Ana karakterimiz olan soforu Ryan Gosling canlandiriyor. Minimum konusma ve bir kac gulumseme haricinde  sifir yuz mimikleri ve super cool montu ile ciddi goz doldurmus bu roluyle. Kendisi son zamanlarda Hollywood piyasasinda populerligini artirmis ve benim de Blue Valentine ile gozume girmis bir aktordur. Yeni calismalarini bekleyip gorecegiz. Ryan Gosling'e Shannon rolunde eslik eden Breking Bad'ten tanidigimiz Bryan Cranston.

Esas oglanimiz gayet cool ve kendi isine bakarken, kocasi hapisanede olan yan komsundan ve kucuk oglundan etkilenir ve sikca beraber zaman gecirirler hep beraber. Daha sonra kadinin kocasi hapisten cikar falan... Basi belada oldugu icin ve kadini ve cocugu tehlikeye attigi icin adama yardim etmeye karar verir ve olaylar gelisir :)

Acikcasi ben filmden cok etkilendim. Kitabini okumadim ama hikaye ve karakterler yerli yerine oturmus ve Gosling'in de performansi  gayet basarili idi. Kitabi da okunacaklar listesine ekledim, okuduktan sonra uyarlamasinin yorumunu da yaparim bir ara. One cikan bir diger nokta ise filmin muzikleri, gayet yerinde ve ton ayarlamasi guzel kurgulanmisti bence.

  

22 Ocak 2012 Pazar

Hizli Hayat

Cok "hizli" bir hayatimiz yok mu sizce de? 
Cok "hizli" tuketmiyor muyuz herseyi?
Cok "hizli" karar vermiyor muyuz?
Gunler cok "hizli" degil mi?

Sadece bana mi oyle geliyor yoksa, anlamadim ki...

Gecen gun yasadigim cok onemsiz ve basit bir olay bunlari dusunmeme sebep oldu. Bir arkadasimin dogum gununu ogle arasinda kutlamak icin sirketin yakinlarinda olan Pelit Pastanesine gitmistik. Once yemek yedik,  sonrasinda ismarladigimiz pasta geldi, mumlar uflendi falan ama daha mumlar sonmeden garson pastayi kesmek icin onunden aldi dogum gunu kizinin... Garsonda bir suc yok sonucta herseyi bir saate sigdirmak isteyen bizdik... 

Evet, sonrasinda da bunlari dusundum. Cok hizli yasiyoruz ya...

Hersey cok hizli
Etrafimizdaki gundeme bir bakin, bunun icin twitter TT'leri (Trending Topics) dogru bir adres olabilir diye dusunuyorum yada TV kanallarinin ana haber bultenleri. Konular o kadar cabuk degisiyor ki, daha birisinin ne oldugunu anlayamadan, onun uzerinde dogru duzgun dusunemeden bir digeri geliyor. 

Baska bir ornek, etrafimdaki herkes bir sekilde hizli yoldan zengin olmak istiyor. Kim istemez zengin olmayi ama o yolda ilerlemenin hic mi bir onemi yok. Neden hersey pat diye olsun istiyoruz. Hedefe ulasmak icin cabalamak guzel degil mi? Steve Jobs 'u tanimayan yoktur herhalde artik, yok soyle deha, yok boyle muhtesem insan diye heryerlerde bahsedilen bu insanin meshur bir cumlesi var. 1980'lerde Apple'dan   atilmadan once Macintosh takimina surekli soyledigi bir cumle "The journey is the reward" yani kisaca "odul yolculuktur".

Ya da, dogru duzgun hic birseyin zevkini almadan oburune gecmek istiyoruz. Ama herseyde boyle, diyelim cok guzel bir is basardiniz, daha onunla ilgili muhakeme yap(a)madan yeni zorluklar ve adimlara geciyoruz. Bunu istedigimiz icin veya karar verdigimiz icin degil, bir sonraki adima gecmezsek geride kalacagimizi dusunereke surukleniyoruz o yeni adima...

Varmak istedigimiz yere hemen varmak istiyoruz, vardigimizda da, soluk almadan hemen baska bir yere varmak istedigimeze karar veriyoruz. Tabiki oraya da hemen varmak istiyoruz. Bu kadar hizli yasamak zorunda degiliz. Bir nefes alin, biraz rahatlayin, merak etmeyin dingin olmak iyidir...

Bu arada Hadise'nin "Fast Life" diye bir sarkisi varmis, bu vesile ile ogrenmis oldum :)



15 Ocak 2012 Pazar

2011 Retrospektif

Normalde ben yilbaslarinda oyle kendine hedefler koyan veya kagitlara, pecetelere listeler yazan birisi degilim, bilen bilir. Yok yok, eski yili Berlin Flarmoni konseri ile ugurlarken, yeni yili Viyana Flarmoni konseri ile karsilayan aristokratlardan da degilim merak etmeyiniz.  

Ama gel gor ki, mesleki deformasyon bana 2011'i degerlendirmeye, bir yil boyunca neler yaptigima, neyi iyi neyi kotu (kotu bisey yok aslinda gelistirilebilir diye bisey var(mis) buda mesleki kandirmaca) yaptigima  bakma istegi var icimde durduramiyorum. Bununla da kalmiyor, 2012 icin de bir ongoru ve daha iyi(!) olma planlamasi da yapmak istiyorum. Soyle 2011'i madde madde ozetlemem gerekirse (bu madde madde olayi yanlis bir kullanimsa mazur gorun lutfen, daha once bunu hic yapmadigimi onceden soylemistim):
  • 2011 ile birlikte hayatimda ilk defa duzenli spor icin (hali saha maclarini saymazsak) guzel bir spor salonuna basladim. Zannetmeyinki duzenli gitmedim, bir yil icinde tam 117 kez spor salonunda bulunmusum, bence guzel bir istatistik oyle degil mi?
  • Hersene, bu sefer en az 4 - 5 haftasonunu snowboard icin ayiracagim sozu 2011'de de sadece bir haftasonuyla sinirli kaldi. O zamanlardan artistik bir resmimizi koyalim.
Snowboard Guzeldir
  • Calistigim sirketin ekonomik durumu simdiki gibi sorunlu olmadigi icin Bruksel, Berlin ve bir daha Bruksel (is) gezilerim oldu. Berlin guzel yer, kesinlikle gidilip gorunmesi lazim. Ozellikle Berlin Duvari ve hikayesini gercek kalintilari ile gormek etkileyici idi.
  • Filizim'in dis agrisi nedeniyle geciridigimiz zorlu bir sabahin kesfi Ara Cafe 'nin Selanik sandivici... Enfes bir lezzet bence... Benim gibi et ve kebabci birisini bile kendinen gecirdi. Iste o zamandan bir enstantane:
Ara Cafe
  • Kendimi isime o kadar cok kaptirmisim ki, hayatima zarar verdigini gormemisim. Ve daha da acisi, bu buyuk sirketin gozunde yaptiklarimin zerre kadar oneminin olmadigini gorememem olmus. Neyse iste o zamanki hallerimi Bertrand Russel'in bu sozunu re-tweet ederek dile getirmisim.
  • Google'in Blogspot ve AppEngine servislerinin mahkeme karari ile kapatilmasi ile kendi sitemi Google servislerinden alip Amazon Servislerine tasidim, (yazilimci olmanin faydalari tabi). Ve simdi cok cok memnunum.
  • Kendi gelistirdigim super, muthis, ekstra yararli  iPhone uygulamam "Flip & Copy v2.0" 'i Apple App Store'da yayina aldim. Gelsin paraciklar. Yine kendi uretimim olan "Trans & Copy" uygulamasi ise Google'in Translation API v1 servisinin durdurulmasi yuzunden suan icin bakima alindi mecburen. 
  • PS3 sahibi oldum ve yillar oncesinde (universite yillarindan sonra) jubile yaptigim oyun sektorune God of War serisi ile geri dondum (ben boyle oyun gormedim arkadas, sirf bu oyun icin Playstation alinir). Sonra da gerisi Uncharted ve GTA serileri ile devam ediyor.
  • Sony bilmem kac kez hack'lendi, Japonya'da tsunami oldu, Tayvan'da sel baskinlari oldu. Eee bunlar da benim (is) hayatimda organizasyon degisiklikleri, ekonomik onlemler gibi ciddi etkiler yaparak yer aldi.
  • Ilk arabami sirketteki bir arkadasimdan satin aldim. Artik Istanbulda her araba yolculugu benim icin ayri bir macera oldu. Bir yandan yollari cozmeye calisirken, diger taraftan park yeri bulma savasinda yillardir suren mucadeleye ben de katilmis oldum... 
Audi Q3 Test Surusu
  • Amazon Kindle sahibi oldum, artik hard copy kitap okumuyorum (yani genelde okumuyorum diyelim). Istedigim kitaba, istedigim yerden tik diye ulasmanin dayanilmaz hafifligi ve kolayligini yasiyorum artik. Ustelik istatistikte tutabiliyorum artik, Kindle'dan sonra yaklasik 6 ayda 17 kitap okumusum, bunlarin bazilarini Amazon'dan, bazilarini D&R'dan, bazilarini da ordan burdan bulmusum.
  • Filizim'le beraber yaz tatili icin kendimize cok tercih edilmeyen Fransiz Rivierasi 'ni sectik. Iyiki de secmisiz, hem yaz tatili oldu hem de kultur tatili oldu. Ozellikle Monaco'da kendimizi multi-milyoner hissetmeye baslamistik bile, mesela bu Ferrariler de benim sarayimin otoparkindalar :)
Monaco, Ferrari ve Ben



Eveet iste boyle, 2011 uc asagi bes yukari bu sekil gecti bende... Yillar sonrasina yadigar kalsin bakalim, 2012 beklentilerimi de yazacagim muhakkak, bekleyiniz efenim...