26 Aralık 2013 Perşembe

Dostluk Uzerine Bir Film

Gecen gun, gecenin bir yarisi uyanan, ve uyanmakla kalmayip ustune oyun oynamak isteyen Sarp'i tekrar uykulu haline getirmek icin cok ugrastim. Tabii bu arada benim uyku da kacmis oldu. Yakiniyorum zannetmeyin, ben her halini seviyorum keratanin, anlatmak istedigim baska seyler :)

Neyse madem gecenin bir vakti ayaktayim, soyle televizyonda ne var diye bakarken, daha onceden bir ucak yolculugunda izleyip cok begendigim "Stand Up Guys" filmine rastladim. Ve tereddutsuz tekrar izlemeye koyuldum. Super super bir film, IMDB'de neden 6.5 yildiz almis anlamadim. Suprizli , vurdulu, kirdili olmadigi icin belki de... Neyse ben neden cok sevdim derseniz, kisaca ozetleyecegim izninizle...


Bu arada bastan soyleyeyim, filmden bazi seyler (spoiler alert) analtacagim. Sonra problem olmasin. Gerci bu tutumu da anlayabilmis degilim, bir filmi sadece sonu icin mi izliyorsunuz, arada gecen olaylar, muzikler,  oyunculuk, karakterlerin gelisimi hic onemli degil mi. Neyse benim gibi dusunenler ve daha once izlemis olanlar icin gelsin bu yazim.

Film Val'in (Al Pacino) bilmem kac yil sonra hapishaneden cikmasi ile basliyor. Onu karsilamaya gelen kadim dostu Doc (Christopher Walken) ise icinde bir sikinti veya ikircikli bir halde... Ve daha sonra bir bakim evinden kaciracaklari ucuncu dostlari ve ayni zamanda da yillar once yaptiklari islerde driver olan Hirsch (Alan Arkin) ile cete tamamlaniyor. Bu uclu sadece 1 gun geciriyorlar, yani film sadece 1 gunu anlatiyor. Doc'in sorunu ne, Val ne istiyor, Hirsch nasil oluyor, hepsini bir gecede goruyoruz :) Bazi kisimlari gercekten uzak, abarti buldum. Sonunu pek begenmedim. Ama ozellikle (genelde yardimci rollerde oynayan) Christopher Walken'in muthis oyunculugu ve cool tavirlari superdi. 

Peki, bu filmi neden bu kadar cok sevdin derseniz. Oncelikle yillar suren boyle bir dostlugu kim istemez. Aralarinda ne bir cekisme, ne de bir catisma var. Tum sirlarin hic cekinmeden, rahatca soylenebilmesi hatta soylenmesine bile gerek olmadan anlasilmasi. Oyle buyuk sevgi gosterileri olmaksizin, iclerindeki sevgiyi hissettirebilmeleri. Yani beni asil etkileyen ve uzerine yazi yazdiran filmin senaryosu, sonu, muzigi, oyunculuklarindan ziyade, hissettirdigi o dostluk havasi... Tamam, tamam o hava az once bahsettigim unsurlar bir araya geldigi icin olusmus ama resmen icimde yer etti bu film.

Dostluk nedir, tarifi varmidir. Sozluk anlamindan bahsetmiyorum, bir arkadasin ne zaman dostun olmaya baslar. Nasil olcersin, olcmeye gerek var mi ki... Birisine dost olmaya calisamazsin, ya da sokaklarda dost arayamazsin heralde... Bir insanin hayatta kac tane dostu olabilir, senin kac tane dostum diyebilecegin kisi var cevrende. Yani zor bulunur, tam olarak tanimlayamadigin icin de arayamadigin, kendiliginden olan, icten gelen bir durum galiba... (Simdi aklima geldi de, Ingilzce'de bunun karsiligi var mi mesela, buddy falan tam olarak yerini tutmuyor sanki...)

Ne diyeyim, umarim dostlarimizi tez zamanda buluruz ya da bulduklarimizin kiymetini biliriz. Ve kurdugumuz dostluklar da bu filmdeki kadar uzun soluklu, karsiliksiz ve saf olur... Amin...

9 Aralık 2013 Pazartesi

eTohum Oyun Gelistiricileri Zirvesi'ndeydim

Aslinda 2013'teki basarimdan(!) dolayi kendimi kutlamak istiyorum. Suana kadar sadece 3 tane yazi yazmisim koca yilda... Umarim bu basarim 2014'te devam etmez.

Her neyse asil konuma donecek olursam. Bildiginiz uzere (benim icin ciddi) bir kariyer degisikligi ile Peak Games'le birlikte oyun ve mobil dunyaya giris yapmistim. Kendi adima daha henuz emekleme asamasinda olmama ragmen Burak Buyukdemir tarafindan eTohum Oyun Gelistiricileri Zirvesinde oyunlari nasil yaptigimizla ilgili bir sunum yapma teklifi aldim.

Once heyecanla soyle 45 dakika - 1 saatlik bir sunum hazirliklarina basladim, cunku anlatacak cok sey vardi. Aralarindan daha heyecanli (yani biz developer dunyasi icin heyecanli) olanlarini sectim falan guzel bir sablon olusturdum. Hatta sunumun yarisini da hazirlamisken, zirvenin ajandasi aciklandi ve konusmaci coklugundan dolayi herkesin 20'ser dakika konusmasina yetecek kadar zaman oldugu ortaya cikti.  Neyse oyleydi boyleydi derken ben sunumu kirptim da kirptim :) Isterseniz soyle bir goz gezdirin.




Benim zirveden cikardigim sonuc, Turkiye'de oyun dunyasi (ayni benim gibi) daha yolun en basinda, ogrenmesi ve tecrube etmesi gereken yuzlerce konu var. Tabii bu ogrenmek ve tecrube dedigimiz seyler zaman, efor ve para gerektiriyor. 

Gordugum kadariyla zaman konusunda bir sikintimiz yok. Ama efor konusunda ciddi sorunlar var, herkes kolay yoldan biseyler yapmak pesinde, yargilamiyorum ama isin dogru yolu bu degil bence. Cikis noktamiz kesinlikle para olmamali, dunyayi sallayacak isler cikarmak istiyorsak cok calismak zorundayiz, kolay yoldan cok calismak diye bisey de ben bilmiyorum :)) Para konusunda ise daha ciddi sorunlar var, oyle veya boyle bir turlu kaynak bulunamiyor. O yuzden de bu ise girisenlerin ilk yaptigi oyunun basarili olmamasi ikinci oyun icin nefeslerinin yetmemesine neden oluyor. Ve az da olsa elde edilen tecrube ve bilgi boylelikle dagilmis, kaybolmus oluyor.

Bunlarin isiginda cok rahat diyebilirim ki, Turkiye'de oyun dunyasinda basarili olmak istiyorsaniz; fazla maceraya girmeden oncelikle kendinize amiral gemisi niteliginde oyunlar cikarmaniz lazim. Peak Games'in stratejisi bu noktada cok dogru, board oyunlari uzerinden kendisine finans, kullanici ve itibar saglayip daha baska maceralar icin imkan olusturmus oluyor. Sonucta anladigim kadariyla board oyunlari (Okey, Tavla...) Turkiye'de en cok oynanan oyunlar, bu konuda uzman sayilmam ama gorunen koy de klavuz istemez. 


Bu arada yeri gelmisken bir konudan bahsetmeden gecemeyecegim. Zirve'de Tart Games ve Startup Kitchen'dan Emrah Olgun da bir sunum yapti. Uzun zamandir calistiklari, ve basariya ulasan ama bir turlu para kazandiramayan Kixel isimli oyunlarindan ve yasadiklari guzel tecrubelerden bahsetti. Kendisine tesekkur etmek istiyorum. Bunun yaninda sunumunda bir kac kere ustune basarak soyledigi "nedense Tavla veya Okey yapmadik" cumlesiyle, zaten yolun daha basinda olan Turk Oyun Dunyasini anti-cesaretlendirici tavirlara girmemek gerektigini dusunuyorum...

Bunlar haricinde Zirve gercekten guzeldi. Organizasyon icin eTohum'a ve beni davet ettigi icin Burak'a cok tesekkur ediyorum. Benim nacizane bir onerim bu tur zirvelerde daha teknik konular konusulmali, sadece surecler, tecrubelerden ziyade hands-on sunumlar daha cok olmali diyerek bu yilki 4. yazimi da bitirmis oluyorum, ne mutlu bana...


1 Ağustos 2013 Perşembe

Girisimci mi, Girisken mi?

Bir kac ay once bitirdigim bir kitaptan aldigim bazi notlari paylasmak istiyorum. Ve startup bir sirket kurmanin, veya super oldugunu dusundugunuz bir fikrinizin hayata gecmesi icin gereken bazi puf noktalari listelemek istiyorum. (Yazinin basliginin anlami asagida :)

Okudugum kitap "Founders at Work", "Gisirimciler Is Basinda" seklinde Turkce'ye cevrilebilir heralde :) Neyse sahsen kendim, boyle bir startup veya girisimde bulunmadigim icin ancak iste bu kitaptan okudugum ve anladigim kadariyla sizinle paylasiyor olacagim.



Apple nasil kuruldu merak ediyorsaniz ama bu sefer Steve Wozniak'in agzindan :). Ya da Yahoo'nun, Hotmail'i iyi bir business olarak gormedigini ve Microsoft'a kaptirdigini ogrenmek isterseniz. Adobe'nin  (Flash''in sahibi olan sirketin) kurulus hikayesinde Apple'in nasil onemli bir rol aldigi, PayPal'in neden bu kadar yaygin oldugu, Gmail'in nasil ortaya ciktigi, Flickr nasil oldu da bir oyun parcasindan 100binlerce kullanicisi olan sosyal image paylasim sitesi haline geldigi sekilinde devam eden yaklasik 20-25 civarinda cok unlu sirketin kurucu veya kurucularinin baslangic hikayelerinden olusuyor kitap.

Bu milyon dolarlik sirketlerin kurulusunda izlenen yollar cok degiskendi.

  • Kimisi hizli ama bug'li versiyonla hayata atilirken, kimisi yavas ama saglam adimlarla kurmus sirketini / urununu...
  • Bazi kurucular elindeki tum parayi, ya da tum yatirimci parasini bu ise adarken, diger kisim cok az para harcama dusturunu benimsemis.
  • Yatirimcilarla calismasaydik basarili olamazdik diyen var, yatirimcilari hic yanimiza yaklastirmadik ancak oyle basarili olduk diyen de var.
  • Kimisi en basindan bir is plani cikarip ona gore ilerlemis, kimisi ise is planini surekli degistirmis hatta hic is plani olmayan bile var.
  • Bazi fikirler / urunler cok orjinal, dunyada bir benzeri yokken, bazilari ise bir suru ornegi olan siradan bir firkir / urunle basariya ulasmis.
Bu liste boyle uzayip gider. Hepsinin degisik, ilginc hikayeleri var. Hepsinde katilacaginiz veya katilmayacaginiz yorumlar var. Ama bence asil onemli olan hepsinde ortak olan 4 nokta var benim cikardigim. Bu noktalar tabiki yoruma acik noktalar ama benim okudugum kadariyla hepsinde var ve bence anahtarda bu noktalarda...

  • Tutku (Passion) - Tartismasiz en one cikan madde bu bence... Hepsi yaptigi ise inanmis, zorluklara, elestirilere ancak bu sekilde karsi durmus. "Bu da belki tutar" demek yerine fikrinin/urununun dunyayi degistirecegini kendisini inandirmis. Yani demem o ki, yapacaginiz urun ne olursa olsun, once kendinizi bu is icin adamaniz gerekir, bu da ancak ve ancak o urune gercekten inanirsaniz olur.
  • Cok Calismak (Hardworking) - Istisnasiz her hikayede sabahlara kadar calismalardan bahsediliyor. Hani vardir ya, "Google iste" yapiyor adamlar. Heralde yatarak yapmiyorlar islerini, eminim (ve icerdeki kaynaklardan da teyitli olarak soyleyebilirim ki) cok calismadan, geceni gunduzune katmadan herhangi bir konuda basarili olmak malesef mumkun degil. Aklinizdaki "super bir fikir bulucam, sonra gelsin paralar" dusuncesini okur gibiyim, cikarin su fikri aklinizdan artik. Cikarin cunku o fikir icin cok calismak zorundasiniz.
  • A Kalite Insanlar - Hepsinde ortak olan diger nokta ise, falanca kisi olmasaydi basaramazdim, isin sirri takimda gibi ifadelerdi. Yani demem o ki, basari icin olmazsa olmaz isini iyi yapabilmek icin cabalayan insanlarla calismak. (A Kalite insan derken, insanlik, iyilik gibi ulvi vasiflardan ziyade is bitiren, yarim is birakmayan, kaliteli is cikaran insanlardan bahsediyorum :)). Siradan ortaklarla veya takimla bu tarz dunya capinda isler cikarmak bence imkansiz.
  • Sans - Evet en son madde sans :) hikayeleri okuyunca sansa bak su adama rastlamis, o sirada bu olay patlak vermis falan demediginiz bir tane hikaye yok. Sansiniz yaver gitmezse ne yaparsaniz yapin basariya ulasmaniz neredeyse imkansiz (tabiki burada basarinin tanimi cok onemli, benim demek istedigim dunya capinda is cikarmak). Gerci ben kisaca sans dedim ama isterseniz siz kader deyin, tesadufler silsilesi deyin ne derseniz deyin. Ama asil ifade etmek istedigim nokta, isin bir kismi da sizin ellerinizde degil... Gerisi icin dua mi edersiniz, fal mi baktirirsiniz, caput mu baglarsiniz bilmiyorum artik...
Yanliz son olarak ozellikle dikkatinizi cekmek istedigim bir nokta var: orjinal fikir bu 4'lu arasinda degil...


Fikirler, fikirler, fikirler

Eveeet, bunlar kitaptan gelen bilgilerdi. Simdi birazda kendi tecrubelerimden bahsetmek istiyorum. (Eee burasi benim blogum sonucta, biraz da kendimden bahsedeyim oyle degil mi) Yazinin basinda dedigim gibi, oyle buyuk capli bir girisimim olmadi henuz ama her yazilim muhendisi gibi benim de, kendi capimda, yirtma projelerim oldu. Henuz tam olarak istedigim seviyeye gelemediler. Kimisinde tek basimaydim, kimisinde ise bir veya daha fazla arkadasla beraberdim. Bir arkadasimin ifadesi ile girisimci degil de, girisken (yaa, anladin simdi basligi) olarak hayatima devam ederken size verebilecegim gercekler bu sekilde:
  • Eger "side project" (gunluk isinize ek olarak) yapiyorsaniz, hergun vaktinizi ayirmazsaniz bu is olmaz. Yani en yogun oldugunuz zaman bile, en azindan bir saatinizi ayirmaniz gerekir.
  • Asla sadece zaman ve emeginize guvenmeyin, parasal olarak da yatirim yapin: tasarimci, reklam vs... Pamuk ellerinizi biraz cebinize atin kisaca :)
  • Yapmak istediginiz sey ne durumda olursa olsun, versiyon 1.0'i kesinlikle cikin. Yani projeyi yarim, tozlu bir GIT repository'sinde birakmayin. Onun da yasamaya, kosmaya hakki var.
  • Focus'unuzu oyle ota boka dagitmayin, ayni anda en fazla bir, bilemedin iki proje ile ilgilenin. Daha fazlasi demek daha fazla yarim projeniz olacak demek.
  • Sabahlari ise gideyim, aksam da bu fikrimi hayata gecireyim mantigi ancak ufak tefek isler icin olur, daha buyuk isler tum zamaninizi ve enerjinizi alir.
  • Son madde olarak, daha kisisel bir gercek: Sadece tek basima (ortaksiz) giristigim projeler hayata gecti. Artik bu da benim sansim mi, yoksa pek takim calismasina uygun degil miyim ya da tek basima dunyalara bedel miyim bilemiyorum.
Neyse benden bu kadar, sizlerin de dusunce ve tecrubelerinizi duymak / okumak isterim.

9 Temmuz 2013 Salı

WWDC 2013

Bu sene ilk defa yasadigim bir tecrubeyi sizinle paylasmak istiyorum. Apple'in dunyaca unlu konferansina katilma sansini buldum ve tecrubelerimi sizinle paylasmak istiyorum. Nasil oldu, ne alaka diyorsaniz eger: Yine acayip degisiklikler oldu hayatimda ve kendimi bir anda mobil oyun sektorunde buldum. Ozellikle sosyal oyun pazarinda Turkiye'nin ve dunyanin sayili sirketlerinden Peak Games 'te Head of Mobile Development olarak calismaya basladim. Buraya nasil geldim bir ara yazarim (belki!!!)... 

Neyse gelelim asil konuya, WWDC 2013...

katildim evet :)
Hikaye aslinda WWDC sayfasindan bilet almaya calisirken basladi. Belli tarih ve saatte biletlerin satisa sunulacagini ogrenince, elimizde kredi karti gectik bilgisayar basina ama biletler daha sistem acilir acilmaz tukendi. Apple yetkililerine gore tam olarak 71 saniye icinde tukenmis. Inanilmaz, zannetmiyorum hic bir konser bileti, hic bir event bu kadar cabuk bitmemistir. Gercekten inanilmaz... Herneyse o anda oylece kala kaldim, bileti alabilenler arasina giremedim tabiki de, 71 saniye ne demek yahuu... Eee nasil oldu da, katildim. Orasini ben de tam bilmiyorum ama bir sekilde sevgili sirketim bilet ayarladi ve here I am (buradayim).

Biraz keynote'tan (ana sunum'dan) bahsedecegim (diger session'lardan bahsetmemem gerekiyormus), biraz da izlenimlerimden. Sevgili Tim basladi anlatmaya (bekledigim onca sirayi atliyorum artik). Iste aldigim notlar:


  • 71 Saniye'de biten biletler icin tesekkuru haketmistik zaten :)
  • Su anda Apple elinde bulundurdugu 575 milyon kullanici yani 575 milyon kredi karti bilgisi ile degme online satis sitelerinden cok daha fazla potansiyele sahip
  • Su ana kadar, tum developer'lara 10 milyar dolar dagitmis adamlar, inanilmaz bir miktar ama bir de isin diger tarafini dusunun %30'unun hep Apple'a gittigini..
  • Mobile uygulama pazarindaki gelirin %75'ini ellerinde bulundurduklarini soyluyor.
  • Anki drive diye bir AI (Yapay Zeka) sistemini gosterdiler ama tam anlam veremedim ne alakasi vardi acaba... Ustelik bu tur girisimler dunyanin her yerinde hatta benim universite yillarimda bile ITU 'de biseyler yapiliyordu.
  • Sonra biraz yeni Mac OS X Mavericks
    • Finder Tabs - Bildigin sekmeler iste...
    • File Tags - Artik dosyalarinizi tag'leyebiliyorsunuz. (Pek kullanacagimi sanmam)
    • Map, Notification Center ve iBooks artik hem iOS, hem de MacOS'de calisir hale getirilmis.
    • iCloud Key Chain ile tum sifreler falan filan tum cihazlariniz arasinda paylasilabilicek
    • iWork - Google Docs/Drive benzeri biseyler yapilmaya calisilmis
    • Multiple Display (benim de hosuma giden bir degisiklik)
    • Performance Enhancements
    • Battery Life Enhancements
  • Safari'de guzel degisikliker var. Ve guzel karsilastirmalar gosterildi Chrome, Firefox, IE ve Safari arasinda (biraz yanli olabilir bu karsilastirmalar:))
  • Yeni makinalar gosterildi
    • New Mac Air - Pilinin 1 gun gittigini idda ettiler ki, eger dogruysa cok iyi degil mi sizce de...
    • Mac Pro - Cok guclu bir makinaymis, yuvarlak, silindir seklindeymis falan falan, ben cok etkilenmedim ama guzel son teknoloji gibi gorunuyor :)
  • Ve tabiki iOS
    • Once biraz rakiplerden nasil daha iyi olduklarindan bahsetti. Ozellikle Android'ten tabiki.
    • Android'teki OS fragmentation'ina karsilik, iOS kullanicilarinin %95'ten fazlasinin hali hazirda iOS6'yi kullandigini altini cizerek belirtti.
    • Sonra da yeni iOS 7 'i acikladi, suana kada iOS'teki en buyuk degisiklik olarak nitelendirdi ki, kesinlikle dogru..
    • Yepyeni interface, cok daha minimalist bir yaklasim, gercekten etkileyici bir degisiklik olmus. Resmen butun uygulamalar degismis, cok guzel olmus.
    • Control Center ile bazi ayarlara aninda ulasip, istediginiz degisikligi yapabiliyorsunuz.
    • Multitasking ve background'ta calisma olayini biraz daha gelistirmisler, bu konuda teknik bir post atabilirim ilerde...
    • Safari, resmen chrome olmus :) (kusura bakmayin Apple'cilar)
    • Mac'lerde de olan AirDrop (hizli dosya paylasimi) iOS cihazlarina da geldi
    • Photos uygulamasi, cok daha akilli bir sekilde kategorizasyon yapabilir hale getirilmis
    • AppStore uygulamasi, cevremde en cok indirilen uygulamayi gosteriyor artik, bayagi hosuma gitti benim bu ozellik
    • Arti AppStore artik uygulamari (eger isterseniz) otomatik olarak guncelleyebiliyor.
    • Ve tabiki iTunes Radio tanitildi. Pandora, Last FM tarzi bir radyo uygulamasi Suan icin sadece Amerika'da calisiyor ama cesitli numaralarla Turkiye'de de dinlyebilirsiniz.
    • Biraz daha teknik bir konu olarak SpriteKit ve UIDynamics ile Apple oyun gelistiricilere cozumu disarilarda degil iOS'in icinde arayin diye mesaj verdi. Bu konu ile ilgili kesin bir post hazirlayacagim.
    • Ve 500'den fazla yeni ozelligin gelistiriciler icin sunuldugunu acikladi. Bunlarin bir kismini orada dinledim cok etkileyici guzel seyler oldugu gibi cok kiytirik seyler de vardi. Simdilik bunlari soyleyemiyorum.
Yazacak daha cok sey var belki ama son olarak Apple'in uygulama gelistirmeye bakisini (en azindan benim anladigim kadariyla) iki madde ile ozetlemem gerekirse;
  • Son derece tasarim odaklilar, UI (kullanici arayuzu) ve UX (kullanici tecrubesi) onlar icin en en en onemli sey. 45 dakikalik sunumun, 15 dakikasini sadece bir ikon nasil olmalidir konusuna ayirabiliyorlar.
  • Yaptiklari herhangi bir seyi en mukemmel yapmak icin cok fazla ugrasiyorlar. Ortaya cikan seyi begenirsin veya begenmezsin o ayri ama asla "ya bu konuyu da biraz sallamislar sanki uzerinde pek dusunmeden yapmislar" diyemezsin.

Dedigim gibi, daha anlatacak bir suru konu var ama kimine zorunlu olgudum icin giremedim, kimine ise baska zamana erteledigim icin giremedim. Simdilik bu kadarla idare edeceksiniz artik.

Saglicakla kaliniz....

27 Ocak 2013 Pazar

I Love My Job - Product Owner

Evet ben isimi seviyorum, tamam her gunum super, mukemmel veya herkese gulucukler sacarak gecmiyor, bazen yorucu veya sinir bozucu olabiliyor ama genele baktigimizda ben mutluyum :) Iste ondandir ki, "I love my job" basligi altinda suana kadar is hayatimdaki tum rollerde neler yaptim, nasil yaptim ayri bir sunumla paylasmayi dusunuyorum. Oyle hemen kisa zamanda olmaz biliyorum ama zamanla tamamlarim umarim. Aslinda olay soyle basladi.


Bir arkadasimin on ayak olmasi uzerine 8 Kasim'da Agile Turkey'in Agile Bulusmalar adli etkinliklerinden bir tanesine katildim. Yaklasik 2 saat suren gayet keyifli, gayet bilgilendirici, rahat bir ortam buldum. Benim 2 yil kadar PO (Product Owner) rolunde calistigimi ogrenen etkinlik organizatorleri bir dahaki bulusmanin konusunun Scrum'da PO rolu uzerine olmasini ve soyleyisiyi benim yonetmem seklinde oneride bulundular. Ben de elimden geldigince biseyler yapmaya calisacagimi soyledim.



Aradan zamanlar gecti, degisimler yasandi :) ve PO Rolunu konusacagimiz etkinligin tarihi ve yeri belli oldu. Oyle bir yazdimki sanki bu bulusma olmadi, iste artik o da benim kendimi ifade edememem diyelim :) bulusma oldu, hatta bulusma ile ilgili gayet guzel bir ozet de Lemi bey tarafindan yayinlandi.

Iste tam o sirada aklima geldi. Soyle guzel bir "I love my job" serisi yapayim ilki de Product Owner'lik uzerine olsun... Etkinlik icin hazirladigim notlarim ve tabiki 2 yil boyunca edindigim tecrubelerime dayanarak ufak bir sunum hazirladim ve slideshare alanimda yayinladim, afiyet olsun efendim.